Aşırı yeme bozukluk mu, bağımlılık mı?

Yemek yemek, yaşamımızı sürdürebilmemiz için bir gereklilik olsa da bazen kontrol edilemeyen bir dürtüye dönüşebilir. Peki, aşırı yeme alışkanlığı hangi noktada bir rahatsızlık olarak değerlendirilmelidir? Bu durumun altında yatan nedenler neler olabilir? İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Bölümünden Prof. Dr. Işıl Göğcegöz aşırı yeme konusunun psikolojik etkilerini değerlendirdi:

Son yıllarda, yeme bozuklukları dışında alkol ve madde kullanım bozukluğu tanı ölçütlerini karşılayan bireyler “yeme bağımlılığı” tanısı almakta ve bağımlılık tedavi merkezlerinde tedavi edilmektedir. Yeme bağımlılığının, madde bağımlılığı tanı ölçütlerini karşılamasının en önemli nedenlerinden biri, bazı yiyeceklerin santral sinir sisteminde tıpkı bağımlılık yapıcı maddeler gibi etki göstermesidir. Yapılan araştırmalar, yağlı, şekerli ve çikolata gibi karbonhidrat ve yağ oranı yüksek bazı yiyeceklerin, santral sinir sistemindeki mezolimbik yolakta (ödül yolağı) dopamin salınımını artırdığını göstermiştir. Ayrıca, bu tür yiyeceklerin insula, orbitofrontal korteks ve singulat korteks gibi, alkol ve madde bağımlılığında önemli olan nöroanatomik bölgeleri aktive ettiği saptanmıştır.

Yeme bağımlılığı olan bireylerde, çikolata, şeker ve karbonhidrat açısından zengin yiyeceklere karşı aşırı istek duyma (aşerme) sık görülmektedir. Klinik araştırmalar, özellikle bu yiyeceklerin tüketiminin doğrudan psikoaktif etkisi olduğunu ve içeriğindeki kakao ve şekerin aşermede doğrudan etkili olduğunu ortaya koymuştur.

Obezite bir yeme bağımlılığı mı?

Bazı çalışmalarda, tıkınırcasına yeme bozukluğu olan obez bireylerde görülen kompülsif yeme davranışının, bağımlılıkta da gözlemlenen kompülsif madde kullanımı ile benzer olduğu ileri sürülmektedir. Bu bağlamda, bazı obez bireylerin bir tür yeme bağımlılığına sahip olabileceği öne sürülmektedir.

Homeostatik yemeden hedonik yemeye evrimleşen yeme alışkanlıkları

Yeme davranışı, homeostatik ve hedonik olmak üzere iki farklı sistem üzerinden düzenlenmektedir. Homeostatik sistem, hayatta kalmamızı sağlayan temel fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılamak için çalışırken, hedonik sistem daha çok ödül mekanizmasıyla ilişkilidir. Eğer yeme davranışı homeostatik sistem tarafından kontrol edilirse sağlıklı bir kiloda kalmak mümkün olur. Ancak yeme davranışı hedonik sistem tarafından yönlendirilirse, beyin ödül sisteminin doyumsuz dopamin isteği nedeniyle aşırı ve kontrolsüz bir şekilde yüksek kalorili, yağlı ve şekerli gıdalar tüketilebilir.

Bağımlılık gelişiminde opioid ve dopaminerjik sistemlerin rolü

Şeker ve yağdan zengin yiyeceklerin tüketilmesi, singulat, hipokampus, nucleus accumbens ve locus coeruleus bölgelerinde dopamin salınımını artırırken, endojen bir opioid olan dinorfinin gen ekspresyonunu da yükseltmektedir. Bu durum, kişinin yemekten aldığı hazzın artmasına ve dolayısıyla yeme bağımlılığının gelişmesine katkıda bulunmaktadır.

Sonuç

Alkol ve madde bağımlılığı ile diğer davranışsal bağımlılıklarda görülen aşerme, kontrolsüz tüketim ve tolerans (aynı hazzı alabilmek için giderek daha fazla tüketme ihtiyacı), yeme bağımlılığında da gözlemlenmektedir. Bu nedenle, yeme bağımlılığı tanısı alan bireyler için hem ilaç hem de terapi planlamalarında biyopsikososyal alanları içeren bütüncül bir tedavi yaklaşımının benimsenmesi olumlu sonuçlar doğurabilir.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu